Violet ve kaderi I
Uyandı Violet. Yatağından doğruldu ve saatlerce çalıştığı
çalışma masasının ışığını açık bıraktığını farketti. Son zamanlar da durmadan
yazıyordu, parmakları şişinceye, gözleri bulanıklaşıncaya dek. Yaptığı tek
aksiyon mutfağa gidip yemek yemekti. Kitap yazıyordu Violet. Bazı mistik
güçleri vardı. İnsanların düşüncelerini şıp diye okuyabiliyordu. O yüzden
yalnızdı belki de, o yüzden sessiz. İnsanların ne mal olduklarını anlamıştı
çoktan. Küçük yaşlardan itibaren keşfettiği bu yeteneğini hayatındaki herkesin
üzerinde kullanmıştı. Şimdi ise tecrübeleri hakkında kitap yazma fikrini hoş
buluyordu. Kendini bu kitaba adamıştı artık. Başka bir şey düşünemiyordu. Ama
kitabının ana karakterinde bir çok sorunlar vardı. Bir çok eksik ve bir çok
boşluk. Çok sıkıldığını kendini dışarıya atması gerektiğini anladı Violet.
Belki dışarı çıkarsa biraz zihin okuyup, farklı fikirler elde edebilirdi.
Hazırlanıp çıktı. Baba yadigarı saatini de koluna takıp yola koyuldu. Bu
dünyadaki en sevdiği şey babasıydı. Ama ölmüştü. Ölmeden önce babasının
düşüncelerini okuma gafletinde bulundu Violet. Ve o anda evlatlık olduğunu
öğrenmişti. Gider ayak babasına
hesapta soramazdı. Kafasında soru işaretleri, babasından kalan tek miras olan
saat ve yapayalnız kaldı. Her şeye rağmen güçlü bir kadın inşa etti kendinden.
Sonra hayatına bu olaydan sonra biri girdi. Onu oldukça özel hissettiren.
Olmadı yürümedi. Düşünce okuyuşu bazen canını sıkıyordu Violet’in. Keşke böyle
bir özelliğim olmasa diye yakınıyordu.
Yolda giderken bir kahve molası vermek istedi. Evinin
yakınlarındaki kahveciye oturdu. Uzun süredir gelmemişti buraya. Kitaptan
kafasını kaldıramamıştı çünkü. Çalışabileceği tarz da bir yerdi, ama çalışmak
için girdiği çok yerden bir şekilde kavga ederek çıkmıştı. Oturdu boş bir masaya. Sipariş vermek
için kafasını kaldırdı ve kendine bir fincan tarçınlı latte sipariş etti.
Saatini çıkarıp masaya koydu o sıra. Kolunu sıkmmıştı çünkü. Garson lattesini
getirdi ve sıcak kahvesini yudumlamaya başladı. Karşısında oturan çifte gözü
ilişti, adam hararetle kıza bir olay anlatıyordu kiz ise ağlamaktan gözleri
şişmiş halde adamı dinliyordu. Düşüncelerini okusam ne kaybederim dedi violet
ve bir anda kızın düşüncelerini okuyamadığını fark etti. Şaşırmıştı. Erkeğe
odaklandı. Onunkileri de okuyamıyordu! Bu işte bir terslik vardı. Çok
korkuyordu bir yanı da acaba normalleşmenin heyecanını yaşıyordu. Sıcak
lattesini tek yudumda kafasına dikti. Hesabı istedi. Garson hoş ve iyi birine
benziyordu ve sürekli gülümsüyordu. Violet onunda düşüncelerini okumaya çalıştı
ama beceremedi. Hesabı ödedikten sonra bir anda fırlayıp evinin yolunu tuttu.
Ama saati kahve dükkanında kalmıştı. Garson çocuk peşinden onu takip etmeye
başladı. Peşinden kaç kez bağırdı ama Violet koşuyordu. Sanki sağır olmuş
gibiydi. Dairesinin merdivenlerinden alelacele koşmaya başladı. Kapıyı açtı ve büyük bir sinirle açık
unuttu ve ağlamaya başladı. Çok dolmuştu Violet. Bir yeteneğini kaybetmek onu
hassas yapmıştı. Halbuki hep normal insanlar gibi olmak istemişti. Şimdi eline
normal olma şansı geçmişti. Sevinmesi gerekiyordu. Kendini yatağa fırlattı.
Garson çocuk ise açık kapıdan birini görme umuduyla içeriye girdi. Çalışma
masasının üzerine saati bırakıp gidecekti ki, masanın üzerindeki açık dosya ona
oldukça gizemli ve ilgi çekici gelmişti.
Garson bir anda bir kaç paragrafa göz attı. O sırada Violet olanları
birisine anlatmak istermiş gibi şiddetle ayağı kalktı ve çalışma masasının oradaki telefona
yöneldi. O da neydi! Evinde ve masasında başka biri vardı. Üstelik bu gördüğü
kişi biraz önce kahve içtiği ve hesabı istediği garsonun ta tendisiydi!
Afalladı ne diyeceğini şaşırdı Garson. –“Bbe ben Henry”. Diyebildi. Bir elinde
saat bir elinde dosya başka da diyecek bir şeyi yoktu. – “Ben de Violet. Ve
ayrıca evimde ne işin var? “ dedi. Henry şaşırmıştı, nasıl olur da bu kadar
güzel bir kızı daha önce keşfetmemişti? – “Saatinizi dükkanda unutmuştunuz,
peşinizden koştum ama size yetişemedim” dedi. Violet kibarca teşekkür etti ve
bir anda ağlamaya başladı. Henry çok şaşkındı. Nedenini sormak istedi fakat
zaten bu kişinin evine girip yeterince özel yazılarını okuyup iyice mahcup
olmuştu. Saati teslim etti ve gitmek için kapıdan çıktı. Violet peşinden koştu.
Nasıl olsa düşünce okuyamıyordu, olanları birine anlatmak istiyordu buda
ayağına gelen bir fırsattı. Henry’i geri çağırdı ve anlatacak şeylerini
olduğunu söyledi. Ama Henry’nin acilen işine dönmesi gerekiyordu. 1 gün sonrası
için sözleştiler ve dışarıda başka bir kahve dükkanında buluştular. Violet o
gün hiç olmadığı kadar parlak ve umut dolu gözlerle bakıyordu etrafına. Buluşma
gecesi Henry’i rüyasında görmüştü ve onunla birlikte oturup kitap yazıyordu.
Birlikte. Bu fikir ona çok yabancı gelmişti. Çünkü Violet uzun süredir yalnız
ve sessizdi bu gönül ilişkilerini de uzun süre önce rafa kaldırmıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder