Solmuş çiçeğin hikayesi
Ben kışın ortasında kalan solmuş bir çiçeğim. Geçip giden herkes üstüme basıp canımı yakıyor. Soğuk içimi donduruyor. Buz kesmiş topraklarda
kaderime mahkum tek başıma yaşıyorum. Tabiat ana kollarını sımsıkı kilitlemiş.
Ne savaşlar ne kargaşalar görüp geçirdim. Ne yağmurlar yedim. Ne fırtınalar
atlattım, ne korkular yendim. İyi şeyler de yaşayıp öğrendim. Meleklerin
üzerimde dans edişlerini, perilerin muzurluklarını, tanrı’nın gülümseyişini,
güneşin sıcaklığını. Hiçbiri kalmadı geriye. Bende kalmadım. Kendimden eksilte
eksilte, kendi başıma bu çorak
topraklarda yaşayıp gidiyorum. Tutunmaya çalışıyorum. Biri beni görse de
koparıp atsa özümden diyorum. Bu topraklarda yaşama sevincimi yitirdim. Sitemim
yalnızca kendime. Bir saksının içerisinde olsam da beni sulamayı unutsalar ve
ben kuruyup gitsem diyorum. Günlerce bu düşünce beynimin içini kemiriyor. Ve
dileklerim bir anda gerçek oluyor gibi bir his uyanıyor içimde. Yapraklarım
birer birer dökülüyor toprağa. Artık yolun sonu diyorum. Her bir yaprağımın
yere düşüşündeki acı bedenimin farklı bölgelerine yayılıyor. İlk kez kendim için
bir şey yapıp başımı eğiyorum. O civardan geçen insanlar beni görür de
toprağımdan söker atar diye. Bekleyişim günlerdir sürüyor ve nihayet beni
koparmak için yaklaşan biri beliriveriyor. Ellerini üzerimde hissediyorum. Son
kez güneşe, doğaya, gökyüzüne ve yıllardır beni kollarında besleyen toprağa
bakıyorum. Son kez.. Ve artık ben özgürüm. Bir anda sonsuz bir karanlık hüküm
sürüyor. Sonrasında uçma hissi uyandırırcasına drerin bir uykuya dalıyorum.
Duygu Kara
Yorumlar
Yorum Gönder