Ve acı, pişmanlıkla harmanlandı
Acı bir odada şimdi,
Acı soğuk bir odada yapayalnız boylu boyunca
Pişmanlık kurumuş bir ağaç kökü,
Paslanmaya yüz tutmuş bir demir yığını
Terkedilmiş bir hastane,
Aklını kaybetmiş bir hasta.
Acı çok yönlü ve asla tek bir yöne çıkmıyor
Pişmanlığın ise sadece gidiş bileti var,
Dönüş yolu kayıp, sarp dik yokuşlar, sivrilmiş taşlar
Çıplak ayaklar, ağızdan çıkmayan sözler, boğazdan gelmeyen bir çığlık, tıkalı, sessiz ve acılı..
Bazen bir anı bazen bir acı, ve çoğunlukla ağrılı
Bir türlü kopamayan kıyamet için, ellerine göğe kaldırmış sessizce bekleyen birileri...
Sessizce ve içlerinden tüm samimiyetleriyle çıkamayan bağırışlar
Yakarışlar, haykırışlar
Buna tanıklık eden kuşlar, sinekler, kelebekler, böcekler, bazen köpekler bazen leş yiyiciler
Ellere sinen, üzere sinen pişmanlığın ve öfkenin kokusu. acı ve keskin.
Saatler kadar anlamsız, dakikalar kadar saçma ve bir insan hayatı kadar basit.
Şimdi o ağaçlar, şimdi o tabureler ve şimdi o, şimdi o ev. Ölüm kokan ve çaresizlik. Asırlık bir çaresizlik sinmiş yaşanmışlık. O , köpekler, o değnekler, o ayakkabılar, o hayat ve o bilinmezliğe sürüklenen beden. O yatağa yatamayış, o son hayati anlarda ne olduğunu anlamayış, son yudumlar, son nefes ve zangır zangır titreyen o bedenler. üzgün üşümüş ve şaşkın. Ve sonu gelmeyen uykusuzluklar, ağırlıklar, piş man lık lar. yakınmalar. kendini bulamamalar, belki de sadece gözlerini kapatmak istememek. Görmek sadece görmeyi ummak. Ha eğriyi, ha doğruyu.
O araba bir daha geri dönmeyecek. Bilet tek kişilik ve dönüş bileti hiçbir bayii'de yok. Hiçbir yalanın arkasına sığınma, hiçbir sorgunun tatmin etmediği yakınma, ve hiç b i r zaman geri dönmeyecek ko ca man bir hayat, morarmış parmaklar, bembeyaz kesilen suratlar ve geriye koyamadığımız gözyaşları, geriye tıkılmayan gözyaşları, o topraklar ve o tahtalar. Geriye sadece tükenmiş acı, tükenmiş hayat, tükenmiş insanlık ve tükenmiş bir beden.
Acı, tarif edilemez ve hiçbir dünya işinin sana iyi hissettirmeyeceği şey, acı nefessiz kaldığımız bir an, acı soğuk ıssız bir mezar, acı pişmanlıkla birleşince geriye tarifi imkansız hislerle donatılmış bir masa. Şimdi ölüme 20 kala, yaşama 12. Ve geriye kalan tek şey olmak, geridekilerin ise iç dünyamıza yaptığı eziyetler. Şimdi acı, tam anlamıyla acı. Ve acı bir gece önce tam bu saatlerde pişmanlıkla harmanlandı.
02:40
-Duygu ya da 'Karakız'
Bana hep öyle seslendi.
Acı soğuk bir odada yapayalnız boylu boyunca
Pişmanlık kurumuş bir ağaç kökü,
Paslanmaya yüz tutmuş bir demir yığını
Terkedilmiş bir hastane,
Aklını kaybetmiş bir hasta.
Acı çok yönlü ve asla tek bir yöne çıkmıyor
Pişmanlığın ise sadece gidiş bileti var,
Dönüş yolu kayıp, sarp dik yokuşlar, sivrilmiş taşlar
Çıplak ayaklar, ağızdan çıkmayan sözler, boğazdan gelmeyen bir çığlık, tıkalı, sessiz ve acılı..
Bazen bir anı bazen bir acı, ve çoğunlukla ağrılı
Bir türlü kopamayan kıyamet için, ellerine göğe kaldırmış sessizce bekleyen birileri...
Sessizce ve içlerinden tüm samimiyetleriyle çıkamayan bağırışlar
Yakarışlar, haykırışlar
Buna tanıklık eden kuşlar, sinekler, kelebekler, böcekler, bazen köpekler bazen leş yiyiciler
Ellere sinen, üzere sinen pişmanlığın ve öfkenin kokusu. acı ve keskin.
Saatler kadar anlamsız, dakikalar kadar saçma ve bir insan hayatı kadar basit.
Şimdi o ağaçlar, şimdi o tabureler ve şimdi o, şimdi o ev. Ölüm kokan ve çaresizlik. Asırlık bir çaresizlik sinmiş yaşanmışlık. O , köpekler, o değnekler, o ayakkabılar, o hayat ve o bilinmezliğe sürüklenen beden. O yatağa yatamayış, o son hayati anlarda ne olduğunu anlamayış, son yudumlar, son nefes ve zangır zangır titreyen o bedenler. üzgün üşümüş ve şaşkın. Ve sonu gelmeyen uykusuzluklar, ağırlıklar, piş man lık lar. yakınmalar. kendini bulamamalar, belki de sadece gözlerini kapatmak istememek. Görmek sadece görmeyi ummak. Ha eğriyi, ha doğruyu.
O araba bir daha geri dönmeyecek. Bilet tek kişilik ve dönüş bileti hiçbir bayii'de yok. Hiçbir yalanın arkasına sığınma, hiçbir sorgunun tatmin etmediği yakınma, ve hiç b i r zaman geri dönmeyecek ko ca man bir hayat, morarmış parmaklar, bembeyaz kesilen suratlar ve geriye koyamadığımız gözyaşları, geriye tıkılmayan gözyaşları, o topraklar ve o tahtalar. Geriye sadece tükenmiş acı, tükenmiş hayat, tükenmiş insanlık ve tükenmiş bir beden.
Acı, tarif edilemez ve hiçbir dünya işinin sana iyi hissettirmeyeceği şey, acı nefessiz kaldığımız bir an, acı soğuk ıssız bir mezar, acı pişmanlıkla birleşince geriye tarifi imkansız hislerle donatılmış bir masa. Şimdi ölüme 20 kala, yaşama 12. Ve geriye kalan tek şey olmak, geridekilerin ise iç dünyamıza yaptığı eziyetler. Şimdi acı, tam anlamıyla acı. Ve acı bir gece önce tam bu saatlerde pişmanlıkla harmanlandı.
02:40
-Duygu ya da 'Karakız'
Bana hep öyle seslendi.
Yorumlar
Yorum Gönder