“sessiz kabulleniş”




Bir gün uyanıyorsunuz ve hayat size anlamsızlaşmaya ve sizle zıtlaşmaya başlıyor. Uyanıyorsunuz, ayna da baktığınız yüz çökkün, bıkkın ve bir o kadar tükenmiş oluyor. İş yerine gidersiniz, aynı şeylere o kadar aşinasınızdır ki, artık ne yaptığınızın farkında olmadan yapıyorsunuzdur. O kadar robotlaşmışsınızdır anlayacağınız. Eve gelirsiniz eşyalar aynı, insanlar aynı. Müzik açıp dinlemeye başlarsınız sanki tüm şarkılar aynı, sanki tüm sözler bir şeyi anlatıyor. Farklı olan hiçbir şey yok. Uzun zamandır yapacağınız bir şeyi planlarsınız. Eninde sonunda bitecek diye tat alamazsınız. Sizi mutlu etmesi gerekirken mutsuz eder bu şey. Sonra yürürsünüz. Uzunca bir yolu yorulmadan. Geriye baktığınızda hayattan bir beklentiniz yoktur.  Ona rağmen yürürsünüz. Nefesiniz kesilir ve mecaliniz kalmaz.en sonunda yürüyemez hale gelirsiniz. Ayaklarınız gitmez çünkü, yorulmuşsunuzdur. Dinlenmeye ihtiyacınız vardır. Birine laf anlatmak yerine direkt onunla iletişimi kesersiniz. Çünkü önceden ona anlattığınız şeylerin onun için bir önemi olmadığını ve nefesinizi boşuna tüketmemeniz gerektiğini anlarsınız. Tekrar ve tekrar. Kafanızı dağıtmak istersiniz, dışarı çıkarsınız. Her zaman gittiğiniz yerlere yabancılaşırsınız, tek gidememeye, vakit geçirememeye başlarsınız. Hayattaki tüm tutku ve isteklerinizi kaybedersiniz, yine de gıkınız çıkmaz, neden böyle oldu demek yerine bunu kabullenirsiniz. Bunu kucaklarsınız. Olduğunuz konumdan, statünüzden, içinde bulunduğunuz herhangi bir aktiviteden sıkılırsınız ama yine de o şeyleri yapmaya devam edersiniz. Mecbur değilsinizdir, sadece bunlara alışmışsınızdır. Artık o kadar hassaslaşırsınız ki, ufacık bir bilek burkulmasında eskisi gibi olamayacağınızı, bir daha yürüyemeyeceğinizi düşünürsünüz. Artık olağanüstü durumlara şaşırmaz, bunları beklersiniz. Bir kavgayı önceden kestirebilirsiniz, bir sözün geçerliliğini artık kabul etmezsiniz. Buna rağmen sessiz kalmayı seçersiniz. Halbuki önceden her şeyin üzerine gider savaş verir ve doğru olan şeyi savunurdunuz. Ama öyle bir döneme girmişsinizdir ki, söylenen sözler canınızı kat ve kat yakarken, yine de ses çıkarmamayı seçersiniz. Çünkü kaybetmeyi kucaklayıp ona kapılarınızı açmışsınızdır. Ağladığınızda kimseden çekinmezsiniz artık. Eskiden böyle miydi? Ağladığınızı kimsenin görmesini istemez ve güçsüz olduğunuzu kimseye açmak istemezdiniz. Çünkü insan hep güçlü olmalı. Ne olursa olsun.  Artık ağlamaktan bile çekinmezsiniz. Nerede olursa olsun, yer, zaman, mekan fark etmez. Ağlarsınız. Kimseye bağıramazsınız, ama bu büyük hıncı evdeki duvarlardan almak istersiniz. Boşluğa haykırırsınız, içinize değil dışınıza ağlarsınız. Ve tüm bu olan biteni kabullendiğiniz için gelir başınıza tüm şeyler. Sanırım bunun adına “sessiz kabulleniş” deniyor. 

belki de diğer adları "olgunluk ya da "vazgeçiş"tir.

Duygu.

by LeBlan


Yorumlar

Popüler Yayınlar