Çoğu zaman Gül'düm



Güne sıcacık az şekerli kahveyle başlamak... Bu haz gibisi yok.  Uykusuzluğumu, huzursuzluğumu ve yorgunluğumu her yudumda yavaşça gırtlağımdan aşağıya bırakıyorum. Aklımdan, sağ yanımdan ve diğer yarımdan yine bilindik sesler. İçi huzur dışı çilek kokulu tüm anlarım. İnsanların dertlerini, dertli olma gerekliliklerini dinliyorum. Ama sanki adeta sözler bir ok ve o ok kulağımı parçalayıp diğer yanımdan çıkıyor. Buna rağmen ve her şeye rağmen dinlemeye devam ediyorum. Çünkü her zaman iyi bir dinleyici olduğumu düşünürüm. Bu yüzden benden iyi bir psikolog olurdu. Tüm o acılara, ok gibi saplanan sözlere rağmen acılarımı bir yana fırlatıp yürümeye başlıyorum. Benim yürümeye ihtiyacım var. Hiç düşmedim ama adım atsam dağları delecek kadar gücümün olduğunu ve o gücün son seviyelerinde dolaştığını bilirim. Damarlarımdaki kan gibi, koyu kırmızı ve bir o kadar da iç gıdıklayıcı. Damarlarımın morlaşmış kısımlarına ve solgun tenimin iç yüzeyine bakıyorum. Sanki tüm acıları damarlarımda biriktirmişim ve onlar sayesinde hiç düşmemişim gibi. Ben hiç düşmedim. Acılarımın sebebi kimi zaman düşlerimdi ama ben buna rağmen düşmemeyi seçtim. Beni bileklerimin kaşındığını yerlerden öpsünler istedim. Gülümsemek istedim, yüzüm bulutlu bir havayı anımsatsa da bana, rimellerim beyaz boynumun en narin bölgelerine de aksa ben gülmek istedim. Ama içten. Çoğunlukla güldüm ama sadece gül’düm... Olaylara, insanlara ve cisimlere. İçim bir savaş alanı da olsa koşmayı başardım, yanına gelmeyi ve en çok boynunun yüzünle birleştiği yerde yaşamak istedim.


Son...
Ben sonları sevmem, kahvenin sonuna geldiğimde mutlaka dibinde azcıkta bırakan biriyim. Ben sonu görmeyi sevmem. Yanımda surat dahi assa sevdiklerim, ben yine de yanımda oldukları sürece sevinirim. İçimdeki çocukla, beynimdeki kadın çoğu zaman savaşır ve sonunda ikisini de kalbimle yenerim. Ben kalpten inanmayı ve kalple bağlanmayı bilirim. Bir kahveye, bir şarkıya ve bir insana. Bunu hiç yapmamış insan boştur gözümde, yetim kalmış, duyu organlarından birini kaybetmiştir.  İnsan kendiyle çelişebilmeli, arada dengesiz de olmayı bilmeli. Düz çizgilerim de olsa, kafamdaki bir düşünceyi çoğunlukla karşı tarafa kabul ettirme gibi bir huyum da olsa, ben her şeyi aşkla yaparım. Nefretim, serzenişlerim ve kendimi arada yitirmem bile aşktır benim. Gerisi ise beynimin bana emrettiği şeyler. Kalbimin farklı bir dili var benim. Keşke dilim değil de kalbimle konuşabilseydim...

Yorumlar

Popüler Yayınlar