Güz göçü
Bir sonbahar akşamı yapraklar sarardığında gözlerimin içine
bak ve bendeki o hüzün güzüyle tanış. Kendini birde içimdeki sonbahardan dinle.
Ya bana tekrar aşık ol ya da ölümüne nefret et. Ya bana sonbaharın çıplaklığa aşık olduğu gibi bak ya da bir ağacın omuzlarından attığı bir yük gibi davran.
Sonbahar kalp.
Kalbim sonbahar. Sevinçlerim, hüzünlerim, şatafatlı hayallerim.
Hepsinin içinde muhakkak bir sonbahar esintisi var oluyor. Ve manik depresif
ruhum bu mevsim de fazlasıyla coşuyor. Ruhum havalanıyor ve bir yaprak misali
düşen diğer yaprakdaşlarının arasına karışıyor. Düşen yapraklar ve ağır
düşünceye dalmış bir ben. Yeşile aşık bile olsam, gözlerim o güz sarısını
mutlaka görmek istiyor. Dökülen yapraklara karışıp ruhumla birlikte farklı
diyarlara göç etmek istiyorum. Aslında ben her zaman derin bir güz göçü
yaşıyorum. Düşüncem de, ruhum da bu göçte daha da güz rengine dönüyor. Kalbimin
ritmi sonbahara ayak uyduruyor. Unutulmayan bir sonbahar ve unutulamayan göçler
var belleğimde.
Güz tüm sessizliğiyle beni kendimden geçiriyor. Fazlasıyla sessiz. Orta da ne bir kuş sesi, ne de bir yaşam belirtisi... Biliyorum uzun süredir onu beslemedim. Biliyorum...benden gözyaşı istiyor. Ekim beni üşütmek istiyor. Onun için gece yatmadan önceki o alacakaranlıkta gözyaşımı penceremden aşağıya akıtıyorum. Uyanıyorum ve her yer daha çok güz olmuş, daha fazla gözyaşı. Öyle ki gözyaşlarım bütün ağaçları çürütmüş, bütün yaprakları sürükleyerek benden uzaklaştırmış. Bir kez daha yapayalnız bir güzün ortasında üşüyorum. Yapraklarını kaybeden ulu bir ağaçtan halliceyim. Tek farkımız ben daha zayıf ve daha savunmasızım. Korkuyorum bu yazden. Çünkü cani’nin biri gelir de gövdemi baltalamaya çalışırsa diye her an tetik haldeyim. Bazen çırılçıplak zayıf bir ağaç, bazen sonbaharın kalbi, bazense sonbahar oluveriyorum bu mevsimde. Ve ben kendi içimdeki kasırgaya takılıp gözyaşlarımla birlikte başka bir güze göç ediyorum. Başka bir güze, başka gözyaşlarına...
İmza : Sonbahar kalp.
Yorumlar
Yorum Gönder