Mükemmel yaralar
Keşke bazı sözler bu kadar acıtmasaydı canımı. Keşke kalbime saklanıp kalmasaydı, kalbim hep ilk gün hafifliğinde kalsaydı. Olmuyor, bir yerden sonra bocalamaya, suçlulaşmaya başlıyorsunuz. Sonra acıya dönüşüyor bu, dayanılmaz bir göz kızarması hissiyle gözpınarlarınızdan dökülen yaşlar durumu özetliyor esasen. Olmuyor, aşırı kırılganlaşmaya, en ufak şeyin bile size batmaya başladığını hissediyorsunuz, kabuslarınız artıyor, ellerinizi uzatıyorsunuz ama... ama kabusunuzla tek başınıza savaşmak zorunda kalıyorsunuz. Bazı şeyler söylenmiyor, en azından benim tarafımdan. İnsanların unutamadığı, anılar, kişiler olabilir. Ama karşınızdaki bunu size istemeden de olsa hissettiriyorsa, parça parça kırılıyorsunuz, görmüyor ama siz kalbinizin çatırdamasını taa derininizde hissediyorsunuz.
Karşınızdaki kişiler ne kadar sizi kırmak için söylemese de bazı şeyleri, ya da unutturmaya çalışsalar da, cidden sevgilerini içinizde hissetseniz de, buna inansanız da benliğinizle ah o söylenen sözler, unutulmuyor... Olmuyor. Gerçekten denemek için her şeyi yapıyorum. Yapmadığım şeyleri. Ve belki hiçbir insan için bu kadar çabalamamıştım. Ne kadar çabam görünmese de, iç savaşım o kadar şiddetli ki, o kadar yıkmak istiyor ki duygularımı. Sanırsınız içimde bir şeytan var ve melek tarafım sürekli onunla savaşıyor.
KONUŞAMIYORUM...
Ya ben çok seviyorum, ya çok umursuyorum. Ya da aptalın tekiyim. Önceden birini sevdiğim zaman gözüm başkasını görmez derdim hep. Ama bu ondan da öteymiş. Ben sevince geçmişime gülebiliyormuşum, geçmişin izlerine dahi rastlasam gülüp geçebiliyormuşum, canım yanmıyoruş, çünkü gerçekten kalbimin sahibini bulduğuma inanıyormuşum.
Eski anılar yakmıyormuş canımı, ya da karşımdaki insan geçmişimi hatırlatan bir hareket yaptığında umursamıyormuşum. Çünkü benim tek umursadığım varlık oymuş, bir başksına da gerek olduğunu düşünmüyormuşum. Ben böyle düşünmüyorum. Ben şimdiki zamanın güzelliğine inanıyorum çünkü. Geçmiş acı dahi olsa ben o acıyı yok saydım, gelecek kaygılı da olsa düşünmemeye çalıştım. Böyle yaşarsam daha da mutlu olacağıma inanıyorum çünkü. Bazı şeyleri hala söyleyemiyorum. Hayal kırıklığımın haddi hesabı yok. Konuşmaya başladığım an güçsüzleşmekten korkuyorum. Güçsüz ve savunmasız kalmaktan korkuyorum.
Aşk insanı aptallaştırır, uyuşturur ve bu uyuşukluk yerine acıyı doğurur. İnsan ırkı ilginçtir ki, acı çekmekten zevk duyar, ruhen, bedenen. Ne kadar şikayetçi de olsalar. Aşk bence benim yaşadığım hisler, eskileri çöpe atmak, diğer tüm insanları yok saymak. Aşk o kadar küçük detaylar ki, karşı cinsten bir atak gördüğünüzde yanlış yapmamak için o kişiyi silmek gibi. Ki bunu hep yaptım. Hala devam ediyorum... Aynı şeyleri beklediğimden değil, içimden bu geçtiği için. Listeni temizlemek gibi, ama aynı zamanda bunu karşıdan beklememek gibi aşk.
İşte bu ufak detaylar gibi aşk. Fedakarlık, fedakarlık ve son olarak yine fedakarlık.
Oysa en iyi savunma kalkanım aşk benim. Aşk diyorum çünkü seni anlatabilmek için dünyadaki hiçbir dilde bu kadar net bir tanım yok.
Duygu bu aralar çok karışık. Nedeni yok. Abarttığımı düşünme... Belki de yılların birikimi bile olabilir bu yazı... Sadece özür dilemek istiyorum, sadece özür...
Yaşattıklarım için özür dilerim. Hiçbir sorun yokken sorun çıkardığım için özür dilerim. Her şey için özür dilerim. Mükemmel olmadığım için de özür dilerim. Bende sevdiğim zaman mükemmelleşiyorum. Şarkılar söylerken, sevdiğim adamın gözlerinin içinde mükemmelleşiyorum. Ben kalbine aktığımda güzelleşiyorum. Ki bunlar bir insana yetemiyorsa, mükemmelliği sadece fiziken ve gösterişe dayalı düşünüyorsa bunlar içinde ayrıca özür dilerim. Çünkü benim içim mükemmel, ve keşke yıpranmasaydı.
Duygu'sal Vic.
Yorumlar
Yorum Gönder