Güneş saçlı adam


Sıcaktan kavruluyordu Vic. Hava o kadar bunaltıyordu ki onu, yaz ayını sevmemesinin tek nedeni belki de buydu. Kendisi yeterince sıcaktı, bir başka şeyin onu ısıtmasını istemiyordu. Taa ki kaderi kışa dönen kadar, hayatının buz tuttuğu zamanlara gelip çatmıştı. Hiçbir şeyin artık onu ısıtamayacağını düşünüp duruyordu. Güneşin bile. Çok önceden o sıcaklık onu terk etmişti bir kere. Hayatının en önemli şeylerinden biri “müzik” bile belki onunla değildi. İçindeki ritmi  hissedemez olmuştu. Buz gibi yıllar birbirini kovaladı ve günün birinde Güneş saçlı adam onun içini ısıttı. Tam da içindeki buzun tüm vücuduna kök saldığını hissettiği zamanlar, o adam Victoria’nın içindeki buzları kırdı, içi eskisi gibi sıcacıktı. Aylar yıllar gibi geçiyor, içindeki sıcaklık ve buna eşlik eden yoğun sevgi gün geçtikçe daha da artıyordu. Güneş saçlı adam bile Victoria’nın içinin sıcaklığını taa derinlerinde hissediyordu. Her geçen gün, büyük bir bağlılıkla açıyordu gözlerini. Her gün daha da bağlanmış hissediyordu, her gün daha çok seviyordu. Bu bağlılığın ve sevginin sonu yok gibiydi, sonunu zaten hiç mi hiç düşünmüyordu. Yanındayken dünya dursun istiyordu. En sevdiği şey güneş saçlı adam’ın omuzlarında  hayat bulmaktı. Bazen mutluluktan ağlamak istiyordu, çünkü bu hayattaki en güvendiği ve en çok sevdiği kişi onun en yakınıydı, en yakınındaydı. Onu soğuk kış aylarına asla döndürmeyecek biriydi bu adam. Onu hiç terketmeyecek, sevgisini esirgemeyecek biri. Victoria eskisi gibi olmamak için büyük çaba sarf ediyordu. Eski yaşadığı, hayalkırıklıkları ve hataları bir daha yaşamamak ve yapmamak için neredeyse kendine terapi uyguluyordu. Çünkü bu adam hiçbiri gibi değildi,  hata yapmasına müsade etmiyordu, etse de bunu mutlaka görmezden geliyordu ya da çok sevdiğinden affediyordu. Bazen bu adamın dengesiz olduğunu bile düşünse de asla ona karşı dengesiz olmadığının farkındaydı, aksine bazen Victoria anlamsızca dengesizleşiyordu. Hayatında en çok güvendiği insan oyken, kuşkuya düşebiliyordu, kafasını karıştırabilecek detaylar yakalayıp laberintlerden çıkamıyordu. Yine de içinin bir köşesinde o adama hep güveniyordu, hep seviyordu ve onun sevgisini hissettikçe bu gün geçtikçe daha da güçleniyordu. İkisi de kaybetmekten korkan insanlardı, birbirlerini bulmuşlarken, içlerini aşkın en saf ve aynı zamanda şehvet dolu hislerle doldurmuşlarken şüpheye, kuşkuya ve güvensizliğe ne gerek vardı... Hem aşk güvenmek ve sonuna kadar inanmak değil miydi? Güven kaybolursa aşkta, sevgi de kaybolmaz mıydı? İşte Vic hep buna göre hareket ediyordu. İçindeki kuşkuları aktarsa da içinden hep o Güneş saçlı adama güveniyordu. Sonuna kadar, kuşku duymadan. İşte yıllardır dengesiz insanlardan şikayet eden Victoria’nın dengesizleştiği şeyler bunlardı. İnsan hep şikayet ettiği bir şeyi kendisinde görürse kabul edemezmiş, ama  Vic bunu hep kabul ederdi, çünkü hatalarının farkındaydı, buna göre hareket etmeyi seviyordu, hatalarını düzeltmeyi istiyordu. Her insan hata yapardı çünkü. Hata bile yapsa içindeki inancı asla kaybetmedi o. Sevdiğinin ekseninde dönmeyi seviyordu, çünkü ona aitti. Bu aidiyet duygusunu daha önce tatmamıştı. Yanındayken bile özlüyordu onu. Öyle bir özlem ki, nefes almasını zorlaştırıyordu, kalbi sıkışıyordu, her sarıldığında kollarında ölmek istiyordu. Keşke bu mümkün olsaydı. Ondan ayrı kaldığı günler nefes alamayacak kadar ağır bir ruh haline sahip oluyordu, içindeki özlem bir kara delik gibi büyüyüp duruyordu. Ve onu yutmak için büyük çaba sarf ediyordu. Ki, başarılı olamıyordu... Bu özlem karşılıklıydı çünkü. Hiç bir şey içindeki özlemi ve benliğini söndüremezdi Victoria’nın. Dengesizleştiği günlerden bir gün sevdiği adam ona “benden sıkıldın mı?” diye sordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Yanındayken bile özlediği bir adamdan nasıl sıkılabilirdi? İçi acıdı Victoria’nın. Cevap veremedi uzun süre. Anlam vermeye çalıştı, hayır diye haykırmak öpmek istedi sevdiği güneş saçlısını. Dengesizliği sürüyordu. Yürüdüler. Kısa süre. Ama saatler gibiydi sanki. Kafasındaki bu karmaşayı çözmeye çalışıyordu. Bir yandan güneş saçlısını ne kadar sevdiğini ve bu gereksiz dengesizliği neden yarattığını düşünüyordu. Ona her ne kadar yansıtmak istemese de, yine bu dengesizlikle başbaşa kalmışlardı. Ona hissettirmemesinin, uzun süre paylaşmamasının tek nedeni de, üzülünecek bir olay varsa, kendi üzülsün sevdiği güneş saçlısı üzülmesin diyeydi. Ama bir şeyler birikince can yaktığını anlamıştı ve bunu bir ders niteliğinde algılamıştı Vic. Bir daha bu hataya düşmeyecekti. İçinde güvensizlik hissetmesi için kırıntı dahi yoktu ve hiç olmadı. 

O güneşiyle, onun saçlarıyla mutlu ve güvende. Ne olursa olsun hep onun yanında, kalbinde, içinde, gözlerinde olacak. Hep onun olacak. Çünkü gerçekten çok seviyor. Tüm dünyaya, tüm evrene haykırırcasına çok.

Vic.





Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar