Güneş'in kıvrımları
Yağmur damlalarının haykırışlarını duyuyorum. Gün ışısın ve artık bu kabus bitsin istiyorum. Uykusuz gecelerimde en çok kendime kızıyorum. En çok içimdeki ölen bahara kızıyorum. Oysa baharlar güzeldir, çiçek açar ruhlar. Tüm ihtişamını salar doğa'ya. Bir bütün olur yeryüzü ve gökyüzü. Çiçekler rüzgara karışır. Rüzgar ruhları sallandırır. Ama bahar benim ruhuma sonsuz acısını bırakmaktan başka bir işe yaramıyor. Kendi yarama tuz basıyorum, defalarca. Oysa yıldız olup batmayı, ışık olup yok olmayı dilerdim. Bir ağaç olmayı, sadece yağmuru sevmek isterdim. Kaç cemre düştü buralara bilemiyorum. İçimdeki, düşüncelerimdeki ve bedenimdeki cemreler çoktan teker teker beni alt etti. Teker teker yıktı ve baharlarım artık yok. Belki var ve ben bunu kabullenemiyor da olabilirim. Zaman su gibi akıp gidiyor. Denize akan ırmak gibi, kendi içimde çok önemli bir o kadar da önemsizim. Su birikintisi misali... Büyük denizlere akmak, maviye karışmak istiyorum. Ve her seferinde Tanrı buna engel oluyormuşçasına önüme irili ufaklı taşlar koyuyor. Onları atlatıp büyük denizlere, hatta okyanuslara açılmak istiyorum. Evim denizler olmalı ve kafamı kaldırdığımda görebildiğim gökyüzüm olsun istiyorum. Ya da belki evim kalbim olur ve o kalpte güneş'in kıvrımlarından oluşan mutluluklarım olur.
Ve ben imkansızı başarıyorum. Ben geceyim ve gün ışığına tutunuyorum.

Güneşin kıvrımlarında geziniyorum. Bir kuş misali, ışınlarında süzülüyorum. Sıcaklığı ve vereceği zarar umurumda değil. Burada mutluyum, burada huzurlu ve gökyüzüyüm.
Peki ya karışacağım okyanuslar?
Özlemini çektiğim o bahar?
Ve belki de sadece gün ışığı için koskocaman okyanuslardan ve bir çok şeyden vazgeçiyorum. Kendi içimde kazdığım mezarın farkında bile değilim. Her şeyi reddediyorum. Sadece güneşimin kıvrımlarında sonsuzluğu yaşamak istiyorum.

Ve ruhum ikiye bölünürcesine, yine aynı şeyi yapıyor. Her şey yolundayken, kalbim ikiye ayrılıyor ve bende kalan parça, kanıyor... İçime kocaman bir hava doluyor. Ve önünü alamadığım bir sigarasızlık ve ışıksızlık hissediyorum. İçime dolan duman değil sensin. Aldığım her nefes ciğerlerimi parçalıyor ve adeta içimde bir kaos yaratıyor. ''Neden?'' diye sorduğumda ise gecenin kocaman sessizliği yanıtlıyor cevabımı...
''Çünkü içindeki Tanrı böyle istiyor''
Dışarıda hafif hafif ahenkle yağan yağmurlaPenceremdeki özgürlükleEllerimin soğuğuyla...İçimdeki okyanuslara özlemimleYine başbaşayım...Ve ben tanrı'yı çekiyorum içime.Seni.Bir nefesle içime dolduruyorum...
Oysa hep içimdeydin
Hani hep içimdeydin?
Slim sigaramı çevreleyen duman gibiNedensiz ve mayhoş bir sessizlikleSokak lambalarına, kaldırım taşlarınaGecenin sihrineİçimdeki bitmeyen nefese Tanrıya
İçiyorum...
Gece karanlık yönünü açığa çıkarıyor ve ben
Yine bir başıma,
Yine tanrımla, başbaşayım.
İnsanın bazen en çok nefret ettiği şeylere ihtiyacının olduğu zamanlardaki gibi.
Belki bir Tanrı'ya,
Belki bir sigara'ya...
Ay batacak,
Gece siyahlığını üzerimizden çekecek...
Ve ben sessizliğin kuytularına gömüleceğim.
Elimdeki sigaramla,
En derine, en soğuğa, en acıya
Kıvrımlarına, zihnine ve ruhuna
Ve gün ışıdığında değişmeyen tek şey olacak,
Seni nefesim kadar seveceğim.
Bundan her ne kadar kaçsam da,
Senin için çekeceğim, havayı içime,
Tekrar tekrar.
Sakin ve sabırla,
İçimdeki Tanrı'ya...
Belki bir Tanrı'ya,
Belki bir sigara'ya...
Ay batacak,
Gece siyahlığını üzerimizden çekecek...
Ve ben sessizliğin kuytularına gömüleceğim.
Elimdeki sigaramla,
En derine, en soğuğa, en acıya
Kıvrımlarına, zihnine ve ruhuna
Ve gün ışıdığında değişmeyen tek şey olacak,
Seni nefesim kadar seveceğim.
Bundan her ne kadar kaçsam da,
Senin için çekeceğim, havayı içime,
Tekrar tekrar.
Sakin ve sabırla,
İçimdeki Tanrı'ya...
Victoria. 27 Mart
Yorumlar
Yorum Gönder