Güneş bana sarıldığında
Sarı, her şey sarı. Dışarısı allak bullak. Güz sarısı mı
yoksa bahar rüzgarından mı bu boğucu renk? Penceremde bir kuş, bana bakıyor,
gülümsüyor. Belli ki acıkmış, belli ki üşümüş. Öyle bir rüzgar ki, kuş olduğu
yerde zor duruyor, havadaki sarı renk kuşu alıp götürüyor. Kuşun ardına
anılarım takılarak uçup yok oluyor, havanın sarısına siyah oluyor. Hava sarı renkten siyaha çalıyor. Aklımın
iplerini salıveriyorum o an, anılarımın, yaşantımın, kalp ağrımın. Henüz 20’lerin
başında hayatımın, anılarımın sonundayım. Heyecanımın tam ortasında ölümün en
kıyısındayım. Sevmek tek çıkar yol, bu dünyayı. Sevebilmek, hissedebilmek.
Kafamı kaldırıp bulutlara bakıyorum, onlar bile oldukları yerde durmuyorlar.
Onlar bile uçup gidiyorlar belli bir süre sonra. Hislerimin sonunu ya da ne
getireceğini bilmek istemiyorum. Hislerimin bir sonu yok, getirisi hiç yok!
Götürüsü anılar, onlar da bir kuşun kuyruğuyla gökyüzüne karıştı. Sonunu
düşünerek yaşamak aptallık! Düşünmemek ayrı bir gamsızlık. İkisinin ortası yok.
Hislerin orta yolu yok. Sevmenin hiç yok! Bu melankolik hava ruhumu sıkıyor,
bir şeylere inanmamı engelliyor.
***
Bulutların ardından güneş doğsa ve görsem
ışınlarını. İnansam orada olduğuna. Sarsa güneş beni sıcacık kollarıyla. Kalbinde
ısınsam, hiç üşümesem, hiç mutsuz olmasam, hep benimle olsa. Güneş hep benimle
kalsa. Atsa tüm dertlerimi, acılarımı kuşlara. Bulutlara, yıldızlara... Havadaki sarı renk bir an
dönse maviye, hayatımı maviye boyasa, düşlerimi uçurtmalarla kandırsa, kalbinde
salıncak kurup beni sallandırsa, düşsem tam kalbine, kavrulsam özlemden.
Kalbindeyken bile özlesem. Aklımın iplerini versem eline, uçurumdan düşeceğim
anlarda tam kollarına düşsem. Bir kereliğine de olsa dursa hayat, dönmese
dünya, bulutlar sabitlense, yıldızlar kaymasa, kuşlar göç etmese, evleri hep
kalbimde olsa, güneş bana sarıldığında. Güneş bana sımsıkı sarıldığında.
Duygu Kara
Yorumlar
Yorum Gönder