İçimizdeki evren
Şu ardında bıraktığım 7 ay..
Beni o kadar farklı kıldı ki.
O kadar çok şey öğrendim ki. Yaşamayı, sevmeyi ve gerçek
anlamda gülümsemeyi, kendi kendime yetebilmeyi, kendi kendimin arkadaşı olmayı.
Sen seni seversen bir başkası zaten seni sever. Kendi
zaferlerimizi kendimize karşı kazanırsak dağ olsakta yıkılmayız.
Önceleri kim olduğumu ve bu dünyaya ne amaçla geldiğimi unutsam
da..
İrili ufaklı evrenler yarattım kendime...
İçimde öylesine güzel ve barışçıl bir evren var ki. Kendi
kafamda şekillendirdiğim evrene bir bilet alıp bu kirli düzenbazların
içerisinden kaçıp aklımı yitirmek istiyorum. Hiç gitmediğim bir yeri özlüyorum,
oraya seyahatler düzenliyorum ve ara sıra ufak kaçamaklar yapıp kendimi orada
esir tutuyorum. Bazen bir şarkıyla (bazen demek yetersiz ki bu çoğu zaman
oluyor!) bazen de gökyüzünün güzelliklerini izlerken başlıyor bu güzel
yolculuğum. Dışarı ile bağlantılarımı teker teker koparıyorum. İlk aşama her
zaman kolay oluyor ve sonrasında bu diyardan dönmek hiçte kolay olmuyor! Ve
evime, doğama, diyarıma hoşgeldiniz! Bu diyarda rüzgar şarkılar söylüyor,
bulutlar resimler çiziyor. Sanki her saat başı “Dead Can Dance”in hiç susmadığı
bir evren. Sanki bir anda hüznün dibine vurup bir anda Saltarello’daki neşeyi
yakalayabiliyorum. The Host of Seraphim’le aklımı kaybediyorum. Ardından
Anabasis ile gerçek dünyanın kirli oyunlarını hatırlıyorum, Opium’la eskiye
dair ne varsa hatırlıyorum ve öldürücü darbe tabiki de Amnesia.
The song of the sibly...
Siz hiç bir şarkının beyninize saplandığını hissettiğiniz
mi?
Bana çoğunlukla oluyor da. Sanki kalbimde zaferler var ve
beynim bu zaferlerin olmasını engellemeye çalışıyor.
Ona rağmen mutluyum.
Sinir bozucu şekilde mutluyum.
Ve sanırım biraz da kaçık.
Ben bir kaçığım ve bu
dünyada kaçık olmazsan aç kurtlara yem olursun!
Hayallerini dünyevi zevkler uğrana çamura bulanmış bir
oyuncağına çeviriyor bazıları.
Oyuncakları bile kirletiyoruz ve evrenden yeni
bir yaşam alanı istiyoruz.
Halbuki en güzel yaşam alanı kendi içimizde!
Umut ederek, mutlu olarak ve iyiyi düşünerek bu yaşam
alanlarını cennete dönüştürmek sizin elinizde.
İçinizdeki evrenlere yolculuklar yapın.
İçimizde filizlendirdiğimiz her şeyi belki de bir gün gerçekten
yaşayacaksak?
Yarattığımız her evren aslında neleri çok sevdiğimizi ve
neleri özleyebileceğimizin yansıması değil de nedir?
Bambaşka bir diyarda gözlerimizi
açmak dileğiyle
Huzurlu kalın.
Duygu Kara
Yorumlar
Yorum Gönder