Bugün zamanın çok ötesindeyim



Bir sessizlik bir insanı nasıl öldürür? 
Nasıl öldürebilir? 
Sessiz çığlıklar atarak içinde bulunduğun bu melankoli denizinden nasıl boğulmadan kurtulabilir insan?
Buna ne sebep olabilir?
Kabuslar mı? Yoksa uyanıkken gördüğümüz acılar mı?
İkisi de aynı sessizliğe denk midir?


Yataktan müthiş bir acı ile uyandım bu sabah. Hiçbir acı bu kadar canımı yakmamıştı. Zar zor yataktan doğruldum. Pencereye yaklaşıp gökyüzüne baktım. Hava da bir gariplik vardı. Dışarısı hayatımda ilk kez bu kadar mistik kokuyordu. Bu anı kaçıramazdım. Hemen fotoğrafladım. Biraz pencere kenarında oturdum. Dışarıda telaşlı insanlar vardı. Onların o kifayetsiz huzurları yüzlerinden okunuyordu. Tüm dünyadan, tüm şu koşuşturmalardan elimi ayağımı çekesim geldi. Artık Victoria’da yazamıyordu sık sık. Onunda kendi iç dünyasında ne fırtınalar kopuyordu kimbilir. Herkesle bir anda arama büyük buzdağları koymuştum. Artık ne kimseyi görmek istiyor ne de konuşmak istiyordum. Bir an kendimi bu olayların akışına çok kaptırmış olmalıyım ki hafif sıcak bir rüzgarla ürperdim. Rüzgara tutunup çok uzaklara gitmek istedim. Elim kalbime doğru gitti. Bir ıslaklık vardı. Yine seni düşünürken kalbimi kanatmıştım. Bu aralar sık sık oluyor. Seni her ne kadar umursamasam da, sıcacık bir rüzgarın dalgaları bile aklıma getirmeye yetiyor. Aklımı çıkarıp balkondan aşağıya fırlatasım geldi. Mümkün olsa bunu yapardım. Bugün zamanın çok ötesindeyim. Çok gerisinde, insanların daha zaman kavramını bulamadıkları dönemde. Belki asırlar öncesi. Ama hala senin içimde bir yerlerde sıkışıp kaldığın bir zaman. Kırıntılarını içimden çıkarıp balkonuma konan kuşlara yem olarak atmak isterdim. Bunu gerçekten yapmak istiyorum. Canım ne kadar az yanmış yada çok... umrumda değil.

Ertesi gün;
Biliyor musun bilmiyorum ama aylar hatta yıllar sonra ilk kez seni rüyamda gördüm. Yatağın içine oturup kaldım. Düşündüm. Seni benim rüyama getiren de neydi? Rüyaya dair tek hatırladığım şey, “Sana bir kerecik sarılabilir miyim?” cümlesiydi. Sana sarılarak acılarımın hafifleyeceğini mi düşünmüştüm yoksa? Belki bir teşekkürü hak ettiğinden sarılmak istemişte olabilirdim ve sana sarılsaydım eğer, kalbim orada yerinden çıkıp sana teslim olurdu. Ve bu artık isteyeceğim en son şey. Neden biliyor musun? Nedenini bende bilmiyorum. Artık kendi kendime soru cevap oynamaktan çok sıkıldım! Kendimle çeliştiğimin hiç bu kadar farkında olmamıştım. Bu aralar çok fazla hassasım. Kimse ama hiç kimse umrumda değil. Kendim bile. Mutluluklarım tıpkı bir balon gibi iğneyi batırınca şiddetli bir gürültüyle sönüyorlar. Duygusallığın canı cehenneme. Biraz sessizlik istiyorum sadece. İnsanların çevremde olmadıkları bir dünya. Kendi başıma kalabileceğim bir yer. Boş ve sağlıklı bir kalp. Seni hatırlatmayan binlerce şiir kitabı. Bugün zamanın tam olarak neresindeyim bilmiyorum ama bence zamanın beni unuttuğu bir yerlerdeyim...

Duygu Kara

Yorumlar

Popüler Yayınlar