Going To A Town


(Rufus Wainwright - Going To A Town klibinden)

Önümde henüz dolduramadığım bir not defteri, ceketim, ve sevdiğin ayna. Yüklü miktar da senden geriye kalan anılar. Bir bacağı kırık sandalyemden kalkıp yokluğunun verdiği acıyla duvarı öpüyorum. Sanki seni öpüyormuşçasına. Duvarlara bakmak, onları öpmek ve onlarla sevişmek... İçimde henüz sana veremediğim güller vardı. Ve her düşüşümde dikenleri kalbime battı. Sana söylemek istediklerimi duvarlara söylüyorum şimdi. Canımın ne kadar yanıp yanmadığı umurumda bile değil! Hayalin bir demet kırmızı gül. Koklamaya korkuyorum. Dikenleriyle beni paramparça ediyor. Dinle beni. Bu yapayalnız küçücük dünyamda ne kadar da zavallıyım. Kaçmak istiyorum, karanlığın ve acın beni bu odaya hapsetti. Hayalimde, bir ev vardı. Tepede, uzaklar da. Bir kasaba... Gidebileceğimizin de ötesinde bir uzaklıktı bu. Hiç kimse yaşamıyordu. Tamamen bize ait bir kasabaydı. Altın renkli kumsala bakan ve denizi her an görebildiğimiz. Güneşin batışını izlemek için seninle akşam yürüyüşlerine çıkıp, rüzgarın o cesur kollarına atılacaktık. Sıcak günler de kumsal da uyuyacak, sabah olduğunda kahvaltımızı orada yapacaktık. Yapayalnızım şimdi. Anılarını tek başıma yaşatmaya çalışıyorum. Güneşin batışını bile terk ettim ben. Karanlık bir dünya yarattım kendime. Öyle bir sensizlik ki, tüm pencerelerimi tahta ile kapatıp onları ölüme terk ettim. Güllerini sulamaya çok korktum fakat onlar inadına canlı kaldılar. İçime batan dikenleri teker teker çıkartmaya hiç mecalim yok. Beynimin içinde ölüm meleklerinin fısıltısı yankılanıyor güllere her baktığımda. Üç kişiler. Kolumdan tutup gülleri ateşe vermeye çalışıyorlar. Her seferinde direniyorum. Onlar senin anın. Onlar yok olursa bende yok olurum. Direniyorum. Başarısız olacağımı bile bile. Her seferinde daha çok yenildiğimi hissediyorum. Ve o aciz yaratıklar senin anılarını ateşe veriyorlar. Güller yanıyor. Ruhum ölüyor. Ölüm kokusu burnumu sızlatıyor. Bir ışık görüyorum. Kollarımı kabaca çekiştirip beni ışığın olduğu yöne doğru götürmeye çalışıyorlar.  Ölüm ışık ötesi bir oyun gibi. Ve git gide daha da içine çekiyor. Gül kokusu alıyorum. Saf ve berrak. Bu koku ölüme mi ait? Yoksa sana mı? İşte bu kez o kasabanın daha da uzağındayım. Karanlık dünyamdan çok uzakta ışık saçan bir yerde. Gözyaşlarımın beni boğmadığı, güllerin hep içimde var olduğu ve olacağı bir yerde.


Duygu Kara

Yorumlar

Popüler Yayınlar