
Victoria koşmaktan yorulmuştu. Bitkindi. Daha ne kadar
koşacağını da bilmiyordu. Acilen bir yere saklanması gerekiyordu. İçindeki
heyecan kat kat artıyordu. Slvian onu da yakalar ve yok ederse kim diyarını
kurtaracaktı? Slvian buzlar diyarının kötü kalpli yaşlı ve acımasız
büyücüsüydü. Victoria’nın vatanı Ay ışığı diyarı’nı ele geçirmek istiyordu. Kötü
kalpli büyücü ay ışığı diyarının halkına büyük zulümler etmiş ve kötülükler
yapmıştı. Bazı insanları taş’a, bazılarını kurbağa’ya çevirmişti. Halkın
hayvanlarını gizlice çalıp kendi ritüelleri için kurban ediyordu. Diyardaki tüm
insanlar Slvian yüzünden mallarının çoğunu ve sevdikleri insanları
kaybetmişlerdi. Halk Slvian’a çok tepkiliydi. Bu durum Slvian’ın hoşuna gidiyor
ve yeni büyüler yapıp halkı daha da zayıflatmaya çalışıyordu. Bir gün aklına
bir fikir geldi. Tüm insanları yok edecek ve diyarı ele geçirecekti. Kendi
diyarı karanlık soğuk ve buz tutmuştu. Ordaki hiçbir şeyin kalbi yoktu,
olamazdı. Slvian herkesin kalbini söküp kendine akşam yemeği yapıyordu.
Böylelikle ne gücünü kaybediyor ne de diyarındaki insanlar ona nefret
duyabiliyordu. Planını sinsice yola koydu. Planı; tüm ay ışığı diyarındaki
insanları buza çevirmekti! Bu kan dondurucuydu.. Bir daha insanlar asla
çözülemeyecek ve eskisi gibi olamayacaktı hiçbir şey.
Ay ışığı diyarında herkes
yaşamını Ay’a borçluydu. Victoria ay kadar güzel ve beyaz yüzü, simsiyah
saçları ile diyarın en güzel kızıydı. Periler ile kimi zaman oyunlar oynar,
onlara şarkılar söylerdi. Şimdi ise diyarında yapayalnızdı. Çıkış yolu arıyor
ve diyarını terk etmek mecburiyetinde hissediyordu. Slvian’ın büyüsünden
tesadüfen kaçıp canını kurtarmıştı. Bir ağaç kavuğunda dinlemek istedi Victoria.
Çok yorgundu. Hem buraya girerse kimse onu bulamazdı. Yorgunluktan ağaç kavuğunda
uyuyakalmıştı. Slvian her yerde onu arıyordu, adeta çılgına dönmüştü. Victoria
uyurken ağaç kavuğunun arasından göz kamaştıran bir ışık yüzüne vurdu. Victoria
ürküp hemen ışığın kaynağını anlamaya çalıştı. Gelen Slvian olmalıydı. Peki
şimdi ne yapacaktı? Ya onu da buza çevirirse, ya onu da sonsuz bir cezaya
çarptırırsa? Ama bu göz kamaştıran ışığın kötü bir amacı olamazdı. O kadar saf
ve berraktı ki... Dışarıdan bir ses duydu. Biri derin bir ses tonu ile adını
söylüyordu.
–“Victoria, ayın kızı dışarıya gel.” Victoria büyük bir panikle
aniden dışarıya çıktı. Etrafta kimsecikler yoktu. Bu ses nereden gelmiş
olabilirdi?
Ses tekrar etti;
-“Victoria,
ayın kızı yukarıya bak, ben oradayım!” Victoria büyük bir şaşkınlıkla ay’a
baktı. Ay onunla konuşuyordu. Yıllardır büyükbabası’nın anlattığı hikayeler
doğruydu demek. Ay ile asırlardır bağlantı kurmaya çalışılmış ve bunu kimse
başaramamaştı. Ve şuan ay onunla konuşuyordu. Victoria heyecanlı bir ses tonu
ile;
-“Bize yardım etmelisin! Diyarım yok olmak üzere. Buzlar diyarından slvian
köyümüze etkisini devamlı sürdüren kötü bir büyü yaptı. Lütfen yardım et bize
Luna...” dedi. Ay Victoria’ya gülümseyerek baktı ve; -
“Pekala Victoria. Sana
yardım edeceğim. Ama senden bir söz vermeni istiyorum. Diyarındaki hiç bir kişiye
benimle konuştuğunu söylemeyeceksin, anlaştık mı?” Victoria coşkulu ve ışık saçan sesiyle;
-“Anlaştık.” dedi.
“Bak sana bir toz vereceğim ve bu tozu buz tutmuş diyarının
giriş kapısından itibaren başlayarak her yere serpeceksin. Buz tutmuş ne var ise bu tozu onlara serp” dedi. Victoria;-
“Ya herkese yetmezse?” dedi. Ay gülümseyerek
“Merak etme, tozum herkese yeter, sen yarın sabah olmasını bekle” dedi.
Victoria Ay’a teşekkürlerini sunarak ağaç kavuğuna geri döndü ve sabah olmasını
dört gözle beklerken uykuya daldı. Gözlerini açtı ve burnunda bir sineğin
dolaştığını hissetti. Sinek aniden dışarıya çıkıp yok olup gitti. Victoria
sabah olduğunu anlayıp kesesinde sakladığı tozunu da alıp yola koyuldu. Slvian
her yeri buza çevirmeye devam etmiş buza çevirmediği hiçbir yer bırakmamıştı.
Victoria saatlerce yol aldı. Yorgun düşmüştü. Diyarına da yaklaşmıştı. Ama asla
pes etmeyecekti. Biraz daha yürüyüp sonunda ulaşmıştı ay ışığı diyarına. Diyar
korkunç görünüyordu. Ürktü. Kesesindeki tozu giriş kapısından başlayarak donmuş
her yere döktü. Tavuklara, insanlara, ev kapılarına, bitkilere. Bekledi. Hiçbir
şey olmamıştı. Ürküyordu. Aniden Slvian belirdi. Victoria korkudan tir tir
titriyordu ama belli etmiyordu. Tozu dökmediği tek bir yer kalmıştı. Oda slvian’ın
yüzü. Slvian tam elini kaldırıp Victoria’ya büyü yapacakken, Victoria açık
gözlülük yapıp tozu Slvian’ın yüzüne üfledi. Ve Slvian bir anda buza döndü. Ve
o an
diyardaki her şey eski haline
geri geldi. Buzlar kırıldı ve halk tekrar hayata döndü. İnsanlar şaşkınlıkla
Victoria’ya bakıyordu. Halk slvian’ı buza çevirenin Victoria olduğunu anlayınca
büyük bir minnet duyarak tepelerinde taşıyıp
kraliçeleri ilan ediyorlardı. Adeta diyarda şenlik havası
vardı. Ay ışığı diyarının yeni kraliçesi Victoria’ydı artık. O ay ışığı
kraliçesiydi. Ve tüm kötülükleri tek başına diyarından kovmuştu. Kötü kalpli
büyücüyü buza çevirmiş, hapis etmişti karanlık zindanlara. Artık diyarda
mutluluk vardı. Herkes Victoria’yı kraliçesi olarak görüyordu ama onun tek bir
kraliçesi vardı. Oda Luna. Sırlarını ebediyen sakladı ve ona her zaman minnet
duydu. Ve mutlu sonların zaman zaman olabileceğini de aklının bir köşesine her
zaman not etti. Diyarının en iyi kraliçesi oldu. Ve ay’ın ruhunu benimsedi.
Duygu Kara
Yorumlar
Yorum Gönder