Rüyalar ormanı




Yeşildi. Yemyeşil. Gözlerim hiç bu kadar yeşili bir arada görmemişti. Her yer parlıyordu. Havada müthiş hoş bir koku vardı. Güneş ışınları ağaçların aralarından süzülüpp yerlerdeki çiçekleri aydınlatıyordu. Ne bir filmde görmüştüm böyle bir orman ne de masal kitaplarında. Aşık olmuştum. Doğaya, ormana, yeşile. Çimenler adeta bir yıldız gibi parlayıp gözlerimi kamaştırıyordu. O kadar farklı bir diyardı ki burası. O kadar güzel. Ağaçların gövdelerinde çıkan nar çiçeği rengindeki mantarlar, yavru ağzı rengindeki çiçekler. Gerçekliğinden şüphe duymaya bile başlamıştım. Sık ağaçların altında kendimi bir an film sahnesinde hissettim. Ama böylesine güzel bir orman hiç bir yerde olamazdı. Hiçbir yazarın, hiç bir senaristin aklına gelemeyecek ayrıntılar gizliydi.  Tek başıma bir süre dolandım. Bir an neden burda olduğumu düşündüm. Az önce ailemle piknik yapıyordum ve aniden bir şey beni buraya götürmüştü. Görünür de ne bir aile, ne de insanlar vardı. Ürpermemek elde değildi. Aklıma buranın fotoğrafını çekmek geldi ama yanıma ne bir fotoğraf makinesi almıştım ne de bir cep telefonu. Tekrar güneşin tam tepede olduğu tümseğin üzerine çıktım. Gökyüzü ağaç dallarından zor zoraki gözüküyordu. Oradan ayrılıp ailemi aramaya başladım. Değişik ve ürkütücü yerlerden geçtim. Bir türlü bulamıyordum onları. En sonunda bir araba gördüm ve oraya doğru hızlıca koştum. İşte oradaydılar. Sanki günlerdir onları arıyordum. Yorgundum.  Ailemde uzun süredir ortalıkta yok olmamdan şikayetçiydiler. Oldukları yerde birazcık oturdum. Kalkma vakti gelmişti. İçimdeki bu şaşkınlık yaratan olayı onları anlatmak istedim. Cesaretimi toplayıp anlatmaya başladım. Şaşkınlıkla dinlemişlerdi. Babam bizi oraya götür öyleyse dedi. Bir an için yola koyulduk. Güneş batmadan oraya ulaşmamız gerekti. Çok ürkütücü yerlerden geçiyorduk. En sonunda bir kapıdan geçtik, kapı yosun tutmuş ve örümcek ağlarıyla kaplıydı. Ona rağmen hiç korkmadan oradan geçtim. O büyülü yeri bulmam gerekti. Bulamazsam hem aileme mahcup olacaktım hem de o büyülü yeri bir daha görme imkanım olmayacaktı. Ama bir türlü yolu bulamamıştım. Saatlerce gittiğimizi hatırlıyorum. Ormanın hiçbir yeri o yer kadar büyüleyici değildi. Sonunda bulamayacağımızı anladık. Sanki orman bir labirentti ve hep aynı yerde dönüp duruyorduk. İçime bir hüzün çöktü. Eve dönmeliydik. Geç olmuş, güneş batmıştı. Geri dönüp arabamıza binip yola koyulduk. Gözlerim gidene kadar o büyüleyici yeri aradı. Gökyüzüne baktım. Yıldızlar sadece bir bölgeye toplanmıştı. İçimden “Acaba burası mı?” diye geçirdim. Oraya tekrar gitmeyi ne kadar da istiyordum! Umutsuzca gözümde canlandırmaya başladım. Bir daha ne zaman böylesine büyüleyici bir yer görecektim kimbilir. Yıldız gibi parıldayan çimenler, sihirli çiçekler, yüce ağaçlar. Oraya nasıl ne şekilde geldiğimi hiç bilmiyordum. Oraya beni getiren her neyse ona şükrettim. Umarım bir daha oraya gidebilirim ve o büyüleyici havayı ciğerlerime tekrar doldurabilirim.


 Duygu KARA



























Yorumlar

Popüler Yayınlar