Tüy kalp


BÖLÜM 1


Ben minik bir kuşum. Kanatlarım var ama uçamıyorum. O kadar savunmasızım ki. Annem ve babamı hiç tanımadım. Hiç beraber ötüşmedik. Hiç aynı yemliği paylaşmadık. Ben doğduğum gibi bir pet shop’a verildim. Belki şansızdım. Beni yanlışlıkla değişik yerlere koyarlardı. Kaçmak istesem kaçamam, üşür titrer, ağlar yine de kaçamazdım. Sıradan bir günde aynı sıradanlığımla kafesimde ötüyordum. Sonra pet shop’tan içeriye üç kişinin girdiğini gördüm. Muhabbet kuşlarının olduğu bölüme doğru geliyorlardı. İçimde bir umut ışığı yandı. Ama o üç kişi benim kafesime değil başka kafeslere bakıyorlardı. Umudum sönüyordu. Şansım yoktu. Belki burda ölecek belki de sahiplerim beni kaçıracak kargalara yem olacaktım. Sonra o üç kişinin arasından küçük kız benim kafesime yöneldi. Göz göze geldik. Yanındaki genç kıza ‘Buraya bak abla!’ diye seslendi. Ablasıyla da gözgöze geldik. Genç kız  satıcı adama bunu istiyorum dedi. O an yüreğime bir sızı saplandı. O kadar sevinçliydim ki, beni alıp kafese koyduklarında hiç direnmedim bile. Beni alıp evlerine götürdüler. Eve geldiğimizde diğer arkadaşlarımdan ayrıldığım için üzgündüm ve yemi yabancılamıştım. Tam bir hafta boyunca yemek yemedim. Beni satın alan kadın, gözlemlediğime göre anneleriydi, beni geri götürmelerini söyledi. Genç kız ‘Anne biraz daha kalsın belki yem yer’ dedi. Onu zor duruma sokmamak adına yem yemeye başladım. Hayatım çok güzel gidiyordu. Burada bana o kadar iyi o kadar sıcak davranıyorlardı ki, hayatımda annem ve babamla bile bu kadar sıcak bir bağ oluşturmamışımdır. Evde beş kişilerdi, anne baba, erkek kardeş abla ve küçük kardeş. Alındığımın neredeyse her günü beni sevgileriyle beslediler. Ellerine alıp küçücük başımı öpüp kokluyorlardı. Bu benim hoşuma gidiyordu. Beni çağırınca gelmeye alıştırmıştı evin erkek çocuğu. Mavi renge dayanamıyordum. En sevdiğim şey sanırım mavi renkti.  Onun elinde mavi boncuk olduğunu görünce birden uçuvermiştim eline.  Böylelikle her çağırdıklarında omuzlarına, ellerine yada kafalarına konuyordum. Hepsi beni çok seviyordu ama sanırım küçük kızın bana daha bir özel ilgisi vardı. Ders alışırken beni dışarı çıkarır oyun oynardı. O eve geldiğinde dışarıya çıkmak için can atardım. Genç kız kapıyı açar bende minik kızın çalıştığı masaya uçar kalemlerini aşağıya atardım. O kadar çok senem oldu ki o evde. O kadar çokşey yaşadım ki... 

***


Minicik bedenim hiç görmediğim ve göremeyeceğim şefkati sevgiyi aldı. Bana kaç kez çiftleşmek için başka bir kuş alındı. Kaçında başarısız oldum bilmiyorum ama bir sürü yavru verdim dünyaya. 10 belki 15 çocuğum olmuştu. Mutluydum. Hepsi ya öldü yada başka yerlere verildi. Kıymetli olan bendim biliyorum. Herkes gitmişti bir tek gitmeyen bendim. Minik kızla çok mutlu oluyordum ben. Omzuna konup saçlarını çekmeyi burnuna uçup onu afallatmayı, yüzünü kapattığında elini ısırmayı çok seviyordum. Çoğu zaman canını yakmıştım ama bana hiç kötü davranmamıştı. Kanatlarımın altını kaldırıp öper koklar bana ‘Melek kanatlım’ derdi. Hiç unutmuyorum bir gün gece yarısı salonda yatarken minik kızın yüzüne ay doğmuştu. Onu ne kadar çok sevdiğimi o an anlamıştım. Çok masum ve bir o kadar da gerçekçiydi. Hayatımda en gerçekçi şeydi belki. Yağmurlu geceler de, hava soğuk olduğunda beni yatağının içine alıp yorganla üstümü örterdi. Üşümemem için... Kulaklığının bir tanesini çıkarıp müzik dinletirdi. Çok hoşuma giderdi. Bazen bana şarkılar söyler kendine hayran bırakırdı. 

***

Çok şeyler yaşadık. Benim kaçmamam için almadığı önlem yoktu. Ailenin tüm fertlerini çok seviyordum. Bende onlardan olmuştum artık. O ailenin bir parçasıydım. Bir keresinde beni pikniğe götürmüşlerdi ve neredeyse hepimiz ölüyorduk. Onların ölüp benim kalmamdansa hep beraber ölmeyi yeğlerdim. Yavaş yavaş beni konuşmaya da alıştırmışlardı. Genelde bana söylenen her sözü tekrarlayabiliyordum... ‘Aşkım, bebeğim, bir tanem, böceğim’ gibi. Annem bazen sesime tahammül edemiyor ve bağırıyordu, ama ben hemen onların dilinde konuşup gönlünü alıyordum. Minik kız yavaş yavaş büyüyor, artık genç kızlığa adım atıyordu. Bana sürekli ‘Küçük kardeşim’ derdi. Kaç kişi ünümü duymuş beni babamdan para ile istemişlerdi. Paranın satın alamayacağı şeyler varmış meğer. Dostluk, sevgi, aitlik duygusu. Duygu... 

***


Duygu Kara

Yorumlar

Popüler Yayınlar