Tabiat Ana’nın renkleri


Dağın en tepesine çıkmış gücünün en son seviyesine kadar koşuyordu. Beton ormanlardan kurtulmak istiyordu. İçinin betonlarını kırıp yeşiller açan ovalara koşmak istiyordu. Koşuyordu fakat ayakları onu nereye götürecekti bilmiyordu... Bilinmemezlik içinde sıkışıp kalmıştı. Siyah-Beyaz dünyasında can çekişiyordu. O renkleri görmek, hissetmek istiyordu. O renklerle bir bütün olmak istiyordu. Sıkılmıştı tek düze renklerden. Renklerin içinde dans etmek istiyordu. Çiçeklerle sevincini paylaşmak istiyordu. Yıllardır aynı hayatın getirdiği acılarla baş ediyordu. Sonunda kendine gizli bir kapı icat edip o  kapıdan içeriye girip bir daha o kapıyı açmayacaktı. Bir daha geri dönmeyecekti. Tüm o saplantıları, acıları ve melankolik tavırları o kapının ardında kalmıştı. Adım attıkça renklerin ruhuna işlediğini fark etti. Her adımında yeni bir renkle tanışıyordu. Her baktığı yerde güller açıyor kuşlar şarkılarını söylüyordu. Burası bir tür cennet miydi? Evet burası kesinlikle cennetti. Ve kendisini bir hurinin hafifliğinde yere bıraktı. Gökyüzünün rengini daha net görüyordu. Kuşların seslerini duyabiliyordu. Omzuna konan şans perileriyle danslar ediyordu... Kelebeklerle uçuyordu... Çiçeklerden taçlar yapıp onlara dokunuyordu. Dokunmak böyle bir histi demek ki... Doğaya dokunmak, doğayı tüm hücrelerinde hissetmek. Yıllardır bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Kapıdan geçerken ardına asla bakmadı ve bundan sonra da ardına bakmayacaktı. Yaşamın farklı mutluluklarla taçlandırılabilineceğini anlamıştı. Doğa onu kollarına almış ve büyütmüştü. Doğayı seviyordu, doğa da onu seviyordu. Tabiat ana onu çocuğu gibi kolluyordu. Tüm periler ve kelebekler arkadaşları,  toprak onun yiyeceği,  çiçekler onun giysisiydi. Gerçek yaşamdaki insanları ve yaşadığı yeri hiç özlemiyordu bile. O insanları çoktan kalbinden çıkarıp atmıştı, gerçek hayat acımasız ve iğrençti. Bu  cennet onun gerçekten vazgeçmeyeceği ve asla vazgeçemeyeceği bir yerdi. O tabiat ananın kollarında mutlu, doğa ise onun varlığıyla bir bütün olup topraklarına mutluluk saçıyordu. Mutluydular...  Herkes, her şey, her canlı. Başka dünya aramıyorlardı, tek gerçek dünya burasıydı. Tek gerçek mutluluk burada saklıydı.

Duygu KARA


  

Yorumlar

Popüler Yayınlar