Ana içeriğe atla
Güneş kızın buzları
Gökyüzünün merdivenlerini adım adım çıktı. Sanki acı bir haberin kokusu vardı. Evren başını döndürüyordu. Acı bir tat boğazına yapışıp kalmıştı. Ruhu üşüyordu... Güneş her ne kadar yüzünde olsa bile, ruhunda buzdan dağlar vardı. Taşıdığı buzdan düşünceler, buzdan bir kalp. Buzdan bir aşk... İnsanları sıcaklığı ile yaksa da... Kendine buzdan bir kalkan yapmıştı. Bedeni her ne kadar da sıcak dahi olsa, ruhu karlarla örtülüydü. Kalbini tuttu. Buz kesilmiş ve bir sancı kaplamıştı. Sanırım batması gerekti. Zamanı gelmişti. Batıp gitmesi gerektiğini anlayıp başını öne eğdi. gözyaşlarına hakim olmak istercesine o güzel yüzünü yukarıya doğru kaldırmıştı. Güneş hiç gülmezdi. Hiç bir zaman gülmemişti. Ve bundan sonra hiç gülmeyecekti. Kalbindeki ve ruhundaki buzları, hiç bir zaman çözemeyecekti. Ruhu üşümeye devam edecek, hep mutsuz kalacaktı. Dudaklarından nağmeler dökülüyordu. Gökyüzünde olduğu zamanlar da, ölüm aryasını söyleyip tüm bulutları ağlatırdı. Belki bir daha bu olmayacaktı. Kalbindeki buzları alıp bilinmezlikler diyarına göç edecekti. Belki de orada kalıp kendi sonunu tüm kainata izletecekti. Kimbilir belki de içindeki buzları eritecekti, her ne kadar zor bile olsa...
Duygu Kara
Yorumlar
Yorum Gönder