Eylül ve Dolunay


Daha önce hiç bu kadar çok sonbaharın gelip yaprakların yerleri örttüğüne dikkat etmemiştim. Belki de kendimden başka sonbahar istemiyordum. Son zamanlar da çayın bile içimi ısıtmadığını, uyurken üşüdüğümü ve gökyüzünün değiştiğini fark edebiliyorum. Müziğin içimden geçip tüm organlarımı karıştırdığını kalbimin ritmini değiştirip beni heyecanlandırdığını en derinimde hissediyorum. En derinlerde bir sızı hissediyorum. Sessiz kalan bir gökyüzü ve yarım kalmış bir kaç hikayem var. Sanki onları bitirmez isem nefes alamayacakmışım gibi. Sanki bir daha gökyüzünün maviliğini göremeyecek, en güzel şarkıları duyamayacakmışım gibi. 

Bu gece gökyüzünde dolunay var ve içimdeki okyanusun taşıp yeni bir yol bulacağına inanıyorum. Çünkü dolunay ne zaman ben uyurken üzerime ışığını örtse ertesi güne daha parlak ve daha güçlü uyanıyorum. Bugün ise günlerden Eylül ve Dolunay.  Genellikle hasat dolunayı var derler bu ay. Ekinlerin dolunayda biçilirse daha verimli olabileceği söylenir. Daha bereketli, daha canlı olacağı. Ya peki içimizdeki ekinleri bu gece gökyüzüne eksek? Daha verimli daha bereketli ve daha parlak bir gökyüzü elde edebilir miyiz? Peki yıldızları gökyüzünden alıp odamızın duvarlarına asıp her gece onları izlesek? Neden olmasın. Her şey hayal etmek ile başlarmış.

Sonbahar beni hep düşündürmüştür. Eylül ay’ı ise bana hep o mistik biraz da hüzünlü havası ile her şeye rağmen güzel gelmiştir. Her ne kadar çay bile ısıtmasa içimi, her ne kadar yaprakların yerleri örtüp, gökyüzünü eskisi gibi göremesem de, Eylül hiç bitmesin, hep kalsın istiyorum.

Yorumlar

Popüler Yayınlar