Ana içeriğe atla
ZIRH

Bu aralar donuğum, bitkinim, huysuzum. Aklımdan ne geçirsem
kaybediyorum Yeniliyorum. Kimi almak istesem kalbime hep kapıda bir nöbetçi
gibi dikiliyor düşüncelerim. Zırh gibi
bir savunma kalkanı yaptım kendime. Konuşmuyorum, ağlamıyorum, gülmüyorum...
Ben o zırhı her ne kadar üzerimden atmak istesem de o zırh tüm benliğime
yapışıp kalmış. Üzerimdeki zırh günden
güne o kadar çok ağırlaşıyor ki, yürümeye mecalim kalmıyor, kendimi iyi
hissetmiyorum. Kurumuş ve yaprakları dökülen güller görüyorum. Kırmızılığını
yitirmiş küflenmeye yüz tutmuş. Her yerde yarım kalmış kadehler. Ruhsuzca bakan gözler... İnsanlar ya
zırhlarını kuşanmış ya kalbinin kapılarını açmış. Gökyüzünden düşen yağmur
tanecikleri bile artık hangi yöne gideceklerini şaşırırcasına cama damlıyor. Gökyüzündeki bulutlar bir şeyler anlatmak
istercesine durup havada asılı kalmışlar. Kuşlar artık eskisi gibi gökyüzünde
süzülüp şarkı söylemiyorlar. Deniz dalgalarını savurmuyor kıyıya. Üzerinde
kuşlar artık dans edemiyor. Her şey durmuş. Herkes sessiz, her şey zırhlı,
herkes kendi dünyasında kaybolmuş. Zaman bile asılıp kalmış. Çalar saatin sesi
hiç ritmik değil. Akrep ve yelkovan artık birbirlerini kovalamıyorlar. Sayılar
tekdüze, cansız, bitkin, sıkılmış... Zamanı durdurmak istiyorum, yapamıyorum. Kendi
içimde hapsolup sonumu bekliyorum. Hani belki bir mucize olur da biri o zırhı
üzerimden atıp, kalbimin nöbetçisi olan düşüncelerimi yenip kalbime girmeyi
başarır ve o zaman benim için bahar tekrar gelir...
DUYGU KARA
Yorumlar
Yorum Gönder