Bitmemiş senfoni (...)
Kapının ardından bakakalmıştım, tam kapının çaprazında duran paslanmaya yüz tutmuş çellosunu bırakıp gitmişti. Meğer kapılar ne çok şeye şahit olurmuş. Gidişlere, gelişlere..Halbuki her gece o çelloya değen narin ve beyaz elleriydi... gecelerce saatler boyu bana mini konserler veren biri... Bir adam, sığınağım. Çelloyu adeta çalmıyor ağlatıyordu. Her anı aklımda her saniyesi ... İlk karşılaşmamızı hatırlıyorum da metroda sırtında çelloyla bana çarpmıştın. sen hayatını sokaklarda çalarak kazanıyordun. Ben ise hep oturarak bilgisayarlara, dosyalara bağlı olarak yaşıyordum. Duygudurum bozukluğun vardı. Bana özür dilemek yerine 'teşekkür ederim' demiştin. Nedenini sorduğumda bana bir kağıt uzatıp anlarsın demiş ve metrodan inmiştin. Eve gidene kadar o kağıda açıp bakmadım. Eve vardığımda açtığım an kalbime bir ateş düşmüştü. Her Salı 20.00'de metroda. Salı günü gelip çatmıştı nihayet. Seni gördüğüm an nutkumun tutulduğunu, nefesimin kesildiğini hissetmiştim. Orada oturup çello çalıyordun. İnsanlar umrumda değildi, yanına yaklaştım. Bana uzun uzun bakıp sırıttın. Mini konçerton bittiğinde (ki sen hep buna mini konçerto diyordun) saatlerce yürümüştük. Ayaklarımızın götürdüğü yere kadar … Bir söz vermiştik, kalbimizin dayandığı kadar yan yana olacaktık. Aylar geçti. Yıllar… Hep gitmeden önce burnuma minik bir öpücük kondurup çıkardın evden. Ardından tüm merdivenler feryat eder, tüm duvarlar sökülürdü. Sanki bende dahil bir şeyler gitmeni kabullenemiyordu. Hep ‘Seni kendinle bırakmak istemiyorum’ derdi. Geride ona ait bir tek çekmecemin üzerindeki teki olmayan yırtık eldiveni ve dünyalara değişmediği çellosunu bırakmıştı… Gözyaşlarım çelloyu adeta bir nehir gibi ıslatıyordu. Koskoca şehir de bir başıma kalmıştım. Deli gibi ağlıyordum, deli gibi ağladığını bildiğim için. ‘Aşkımızın senfonisini kaybetmeyelim’ derdin. Şimdi ortada ne senfoni kaldı ne de bir kukla … Geceleri deli gibi dans edip, kendi seçtiğimiz filmleri izleyip oturur saatlerce dertleşirdik. Hasta olduğunda işe gitmeyip saatlerce başında beklerdim. Yanından ayrılmaya gönlüm el vermezdi.Mutfakta en sevdiğin yemeği yaparken yanıma gelir türlü türlü şebeklikler yapıp, kuklalarını eline alıp beni güldürmeye çalışırdın. Sinirlendiğimi anladığında ise burnumu ısırıp balkona kaçardın. En sevdiğin şarkıyı hatırlayıp hala ağlıyorum sevgilim… Apocalyptica Not Strong Enough …. Dinler dinler dinler ve bıkmazdın. Ben hala dinliyorum. Ben hala söylüyorum… Bana en yakın insanın bir anda en uzak insan oluşunu gördüm. Canımın yandığını, içimden parçamın koptuğunu hissettim. Şimdi senin senfonine bağlı olarak yaşıyorum. Aşkımızın senfonisini kaybetsekte, ben senin senfonini her gün dinliyorum sevgilim…
DuyguKara 24 Temmuz 12
DuyguKara 24 Temmuz 12
Yorumlar
Yorum Gönder