Akrep ile Yelkovan...


Uyandığında bir anda saatine baktı. Acaba akrebe yetişebilir miydi? İçinden bilmediği bir şarkıyı tekrar ediyordu.  Acaba sonu onu nerelere götürüyordu? Boğazında acı bir tat vardı. Bu tat zamansızlıktan kaynaklı olabilir miydi?  Tekrar saatine baktı. İçindeki sabırsız çocuk en tiz çığlıklarıyla kulaklarını tırmaladı.



Si-i è buttata

Nell' mare
Là, do-ove-e l'a-amo

Penceresi ufak bir rüzgarla aralandı. Bir şey onu dışarıya çağırıyordu... İnatla içindeki şarkının son bulmasını istercesine yerinden kıpırdamadı.

Tekrarlıyordu,


Si-i è buttata

Nell' mare
Là, do-ove-e l'a-amo


Penceresi kapandı. Tekrar saatine baktı. Bir şeyler ters gidiyordu. Henüz hava kararmamıştı ama saat 7’ye geliyordu. Güneş ışınları yerdeki kabartmalı halıyı aydınlatıyordu. İçindeki şarkı hala devam ediyordu. Zihnine kazınmıştı. Pencere kenarına yaklaşıp oradaki kanepeye oturdu. Dışarısı adeta bir cennetti. O hala akrebin dönüşünü bekliyordu. Geri dönecekti. Zaman akrepsiz olmazdı.

İçinden defalarca tekrarladı.

'...Bir zamanlar,

Akrep ve yelkovanın aşkı
Tüm sayıları kıskandırır
Tüm zamanı durdururmuş...'

Belki kendini kandırıyordu. Belki dönmeyecekti. Ama asla pes etmeyecekti. Bir akrep yelkovansız nasıl yapabilirdi? Saati eliyle kapatıp kalbine götürdü… İçindeki şarkı bir anda sustu. Ortalık sessizliğe gömüldü. O kadar sessiz ve ıssız kalmıştı ki… Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunu biliyordu. Eskisi gibi tik tak sesleri de yoktu. Ne saatinde, ne de kalbinde….


Duygu KARA


Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar